Delilik ve dahilik arasında, Avrupa'da ünlenen yalnız bir ressam, Fikret Mualla Saygı...
Delilik ve dahilik arasında, Avrupa'da ünlenen yalnız bir ressam, Fikret Mualla Saygı...
Ankara resimlerine kavuştu! Biten tadilatın ardından Resim Heykel Müzesi, 28 Aralık 2020'de kapılarını yeni düzenlemeyle sanatseverlere açtı. Burayı sizin için gezdim, fotoğrafladım, videolarıyla @missbogaz instagram hesabımda paylaştım. Bu gezi sırasında en etkilendiğim ressamların başında, belki de en dramatik hayat hikayesi Fikret Mualla Saygı'nın (1903-1967) Dahi miydi, deli miydi? Van Gogh'la benzeşen, Anadolu'da başlayıp Nice'te biten acıklı bir yalnızlık öyküsü...
Üzülerek söylüyorum nedense Fikret Mualla benim aklımda hep çılgın bir
kadındı! Evet kadın sanıyordum. İnstagram hesabımdaki story anketinde kadın
sananların oranı hiç de az değil, %50! Hatta Annesi de kız çocuk beklediği için
adını Mualla koymuş. Erkek doğduğunda adının önüne Fikret eklediler ama
saçlarını uzattılar, elbise giydirdiler, onu bir kız çocuğu gibi
büyüttüler.
Aslında Kadıköy Moda'da varlıklı ve mutlu bir çocukluk
yaşamıştı. Çok sevdiği futbol yüzünden ayağını kırdı ve 12 yaşında topal kaldı.
İspanyol gribine yakalandı ve annesine bulaştırdığını düşündüğü için ömür boyu
vicdan azabı çekti. 15 yaşında annesini ve hemen ardından anneannesini gripten
kaybetmişti, artık öksüzdü.
Babası genç bir kadınla evlenmeye kalktığında babasını da
kaybedeceğini düşünerek cici annesini dövdü ve evden kaçırdı. Bunun üzerine 17
yaşında, Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenimini bırakıp, İsviçre'ye mühendislik
okumaya gönderildi. Mühendislikten ziyade ressamlık yapmak istediğine karar
verdi. Almanya Konsolosu Arif bey vasıtasıyla Almanya'da ressamlık eğitimi
aldı. Ordan Paris'e geçerek müze ve sanat merkezlerini gezdi. Van Gogh,
Picasso, Gauguin gibi önemli sanatçıların eserlerini inceleme fırsatı buldu
ancak parası tükenince 1927 yılında tekrar Türkiye'ye döndü. Önce kendi lisesi
Galatasaray'da vekil öğretmenlik yaptı. Alkol sorunları yüzünden hakkında
soruşturma açılınca "kendinize bu maaşla çalışacak başka bir enayi bulun
" yazılı bir dilekçeyle istifa etti. Bir dönem Ayvalık'ta resim
öğretmenliği yaptı. "Elektriği olmayan bir yerde resim öğretmeninin ne işi
var" diyerek burayı da terk etti. Nazım Hikmet'in şiir kitabına resimler,
Lüküs Hayat gibi ünlü tiyatro oyunlarına kostümler tasarladı. Ses Dergi'sine
çizdiği resimler müstehcen bulununca yine soruşturma geçirdi. Şiller (Schiller)
1759-1805, Hayatı ve Eserleri adlı kitabı 1932'de yayımlandı.
1939 yılında babası vefat ettiğinde mirasla birlikte tekrar Fransa'nın
yolunu tuttu. Fransa'da 26 yıl yaşadı. Bir daha ülkesine dönemeyecekti. Aşkına
karşılık bulamadığı için hep yakın arkadaşı olarak kalan Cumhuriyetin ilk opera
sanatçılarından Semiha Berksoy ile dostlukları mektuplara taşınacaktı . Hatta
bu mektuplaşanlardan bir kitap yazılacaktı (İki Aykırının Mektupları, Boyut
Yayınevi, 2006)
Hayat mücadelesi boyunca yıpranmış sinirleri onu alkolle itti. Alkol
yüzünden başı beladan eksik olmuyordu. Hatta bir gün Beyoğlu'nda bir restoranda
içerken, Atatürk resminin altındaki bir ressam imzası onu çıldırttı. Ressama
sövüyordu ama kimse ona inanmadı. Atatürk'ün aşçısının oğlu aynı mekanda
aşçılık yapıyordu ve buna müsaade etmezdi! Atatürk'e hakaret ettiği düşünülen
Mualla yine gözaltına alınacak ve işkence görecekti.
Picasso'yla da arkadaşlıkları ona hediye ettiği tabloyu içki
karşılığında satmasıyla bozuldu.
Başından karakol, hastane, düşkünler evi eksik olmadı.
Tablolarının koleksiyonu yapan Angles Ailesi aynı zamanda onu koruyor
kolluyordu. Felç geçirdiğinde tedavi ettirip, evlerine yerleştirmişti
1967'de Fransa'da hastaneden döndüğü ertesi sabah, düşkünler evindeki
yatağında öldü bulundu. Fransa Reillane'daki Mane Kimsesizler Mezarlığı'na
gömüldü.
Tam 7 yıl sonra kemikleri sanatsever ressam, Resim Heykel Müzesinin
açılışına ön ayak olmuş, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün eşi Emel Korutürk
Cimcoz tarafından ülkemize getirildi. Karacaahmet Mezarlığı’nda kendisi için
ayrılan yere gömüldü.
Emel Korutürk, çocukluğunda ondan resim dersi almış, sanat sevdalısı
vefalı öğrencisinden başkası değildi.
Paris’te açık artırmaya çıkarılan resimlerinin bir bölümü ülkemizce
satın alınarak Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde yerini aldı.
Resimlerinde, Paris ve sokak hayatını, renkli ve coşkulu bir dille
anlatırdı. Belki de karanlık iç dünyasını renklerle örtüyordu.
Avrupa ünlenmesini rağmen, eserleri ucuza satılıyor, alanların tekrar pahalıya satmasına çıldırıyordu. Soyadını "Saygı" seçmesi tesadüf değildi. Görülmek fark edilmek, saygı duyulmak istiyordu...
Lütfen Resim Heykel
Müzesi'ne gidin ve görün...
Anısına saygıyla...
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.