Delilik ve dahilik arasında, Avrupa'da ünlenen yalnız bir ressam, Fikret Mualla Saygı...

23.02.2021 - 21:14, Güncelleme: 23.02.2021 - 21:14 1557+ kez okundu.
 

Delilik ve dahilik arasında, Avrupa'da ünlenen yalnız bir ressam, Fikret Mualla Saygı...

Ankara resimlerine kavuştu! Biten tadilatın ardından Resim Heykel Müzesi, 28 Aralık 2020'de kapılarını yeni düzenlemeyle sanatseverlere açtı. Burayı sizin için gezdim, fotoğrafladım, videolarıyla @missbogaz instagram hesabımda paylaştım. Bu gezi sırasında en etkilendiğim ressamların başında, belki de en dramatik hayat hikayesi Fikret Mualla Saygı'nın (1903-1967) Dahi miydi, deli miydi? Van Gogh'la benzeşen, Anadolu'da başlayıp Nice'te biten acıklı bir yalnızlık öyküsü...
Üzülerek söylüyorum nedense Fikret Mualla benim aklımda hep çılgın bir kadındı! Evet kadın sanıyordum. İnstagram hesabımdaki story anketinde kadın sananların oranı hiç de az değil, %50! Hatta Annesi de kız çocuk beklediği için adını Mualla koymuş. Erkek doğduğunda adının önüne Fikret eklediler ama saçlarını uzattılar, elbise giydirdiler, onu bir kız çocuğu gibi büyüttüler.  Aslında Kadıköy Moda'da varlıklı ve  mutlu bir çocukluk yaşamıştı. Çok sevdiği futbol yüzünden ayağını kırdı ve 12 yaşında topal kaldı. İspanyol gribine yakalandı ve annesine bulaştırdığını düşündüğü için ömür boyu vicdan azabı çekti. 15 yaşında annesini ve hemen ardından anneannesini gripten kaybetmişti, artık öksüzdü. Babası genç bir kadınla evlenmeye kalktığında babasını da kaybedeceğini düşünerek cici annesini dövdü ve evden kaçırdı. Bunun üzerine 17 yaşında, Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenimini bırakıp, İsviçre'ye mühendislik okumaya gönderildi. Mühendislikten ziyade ressamlık yapmak istediğine karar verdi. Almanya Konsolosu Arif bey vasıtasıyla Almanya'da ressamlık eğitimi aldı. Ordan Paris'e geçerek müze ve sanat merkezlerini gezdi. Van Gogh, Picasso, Gauguin gibi önemli sanatçıların eserlerini inceleme fırsatı buldu ancak parası tükenince 1927 yılında tekrar Türkiye'ye döndü. Önce kendi lisesi Galatasaray'da vekil öğretmenlik yaptı. Alkol sorunları yüzünden hakkında soruşturma açılınca "kendinize bu maaşla çalışacak başka bir enayi bulun " yazılı bir dilekçeyle istifa etti. Bir dönem Ayvalık'ta resim öğretmenliği yaptı. "Elektriği olmayan bir yerde resim öğretmeninin ne işi var" diyerek burayı da terk etti. Nazım Hikmet'in şiir kitabına resimler, Lüküs Hayat gibi ünlü tiyatro oyunlarına kostümler tasarladı. Ses Dergi'sine çizdiği resimler müstehcen bulununca yine soruşturma geçirdi. Şiller (Schiller) 1759-1805, Hayatı ve Eserleri adlı kitabı 1932'de yayımlandı.  1939 yılında babası vefat ettiğinde mirasla birlikte tekrar Fransa'nın yolunu tuttu. Fransa'da 26 yıl yaşadı. Bir daha ülkesine dönemeyecekti. Aşkına karşılık bulamadığı için hep yakın arkadaşı olarak kalan Cumhuriyetin ilk opera sanatçılarından Semiha Berksoy ile dostlukları mektuplara taşınacaktı . Hatta bu mektuplaşanlardan bir kitap yazılacaktı (İki Aykırının Mektupları, Boyut Yayınevi, 2006) Hayat mücadelesi boyunca yıpranmış sinirleri onu alkolle itti. Alkol yüzünden başı beladan eksik olmuyordu. Hatta bir gün Beyoğlu'nda bir restoranda içerken, Atatürk resminin altındaki bir ressam imzası onu çıldırttı. Ressama sövüyordu ama kimse ona inanmadı. Atatürk'ün aşçısının oğlu aynı mekanda aşçılık yapıyordu ve buna müsaade etmezdi! Atatürk'e hakaret ettiği düşünülen Mualla yine gözaltına alınacak ve işkence görecekti. Picasso'yla da arkadaşlıkları ona hediye ettiği tabloyu içki karşılığında satmasıyla bozuldu.  Başından karakol, hastane, düşkünler evi eksik olmadı. Tablolarının koleksiyonu yapan Angles Ailesi aynı zamanda onu koruyor kolluyordu. Felç geçirdiğinde tedavi ettirip, evlerine yerleştirmişti 1967'de Fransa'da hastaneden döndüğü ertesi sabah, düşkünler evindeki yatağında öldü bulundu. Fransa Reillane'daki Mane Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü.  Tam 7 yıl sonra kemikleri sanatsever ressam, Resim Heykel Müzesinin açılışına ön ayak olmuş, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün eşi Emel Korutürk Cimcoz tarafından ülkemize getirildi. Karacaahmet Mezarlığı’nda kendisi için ayrılan yere gömüldü. Emel Korutürk, çocukluğunda ondan resim dersi almış, sanat sevdalısı vefalı öğrencisinden başkası değildi.  Paris’te açık artırmaya çıkarılan resimlerinin bir bölümü ülkemizce satın alınarak Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde yerini aldı. Resimlerinde, Paris ve sokak hayatını, renkli ve coşkulu bir dille anlatırdı. Belki de karanlık iç dünyasını renklerle örtüyordu. Avrupa ünlenmesini rağmen, eserleri ucuza satılıyor, alanların tekrar pahalıya satmasına çıldırıyordu. Soyadını "Saygı" seçmesi tesadüf değildi. Görülmek fark edilmek, saygı duyulmak istiyordu...Lütfen Resim Heykel Müzesi'ne gidin ve görün...  Anısına saygıyla...
Ankara resimlerine kavuştu! Biten tadilatın ardından Resim Heykel Müzesi, 28 Aralık 2020'de kapılarını yeni düzenlemeyle sanatseverlere açtı. Burayı sizin için gezdim, fotoğrafladım, videolarıyla @missbogaz instagram hesabımda paylaştım. Bu gezi sırasında en etkilendiğim ressamların başında, belki de en dramatik hayat hikayesi Fikret Mualla Saygı'nın (1903-1967) Dahi miydi, deli miydi? Van Gogh'la benzeşen, Anadolu'da başlayıp Nice'te biten acıklı bir yalnızlık öyküsü...


Üzülerek söylüyorum nedense Fikret Mualla benim aklımda hep çılgın bir kadındı! Evet kadın sanıyordum. İnstagram hesabımdaki story anketinde kadın sananların oranı hiç de az değil, %50! Hatta Annesi de kız çocuk beklediği için adını Mualla koymuş. Erkek doğduğunda adının önüne Fikret eklediler ama saçlarını uzattılar, elbise giydirdiler, onu bir kız çocuğu gibi büyüttüler. 

 

Aslında Kadıköy Moda'da varlıklı ve  mutlu bir çocukluk yaşamıştı. Çok sevdiği futbol yüzünden ayağını kırdı ve 12 yaşında topal kaldı. İspanyol gribine yakalandı ve annesine bulaştırdığını düşündüğü için ömür boyu vicdan azabı çekti. 15 yaşında annesini ve hemen ardından anneannesini gripten kaybetmişti, artık öksüzdü.

 

Babası genç bir kadınla evlenmeye kalktığında babasını da kaybedeceğini düşünerek cici annesini dövdü ve evden kaçırdı. Bunun üzerine 17 yaşında, Galatasaray Lisesi'ndeki öğrenimini bırakıp, İsviçre'ye mühendislik okumaya gönderildi. Mühendislikten ziyade ressamlık yapmak istediğine karar verdi. Almanya Konsolosu Arif bey vasıtasıyla Almanya'da ressamlık eğitimi aldı. Ordan Paris'e geçerek müze ve sanat merkezlerini gezdi. Van Gogh, Picasso, Gauguin gibi önemli sanatçıların eserlerini inceleme fırsatı buldu ancak parası tükenince 1927 yılında tekrar Türkiye'ye döndü. Önce kendi lisesi Galatasaray'da vekil öğretmenlik yaptı. Alkol sorunları yüzünden hakkında soruşturma açılınca "kendinize bu maaşla çalışacak başka bir enayi bulun " yazılı bir dilekçeyle istifa etti. Bir dönem Ayvalık'ta resim öğretmenliği yaptı. "Elektriği olmayan bir yerde resim öğretmeninin ne işi var" diyerek burayı da terk etti. Nazım Hikmet'in şiir kitabına resimler, Lüküs Hayat gibi ünlü tiyatro oyunlarına kostümler tasarladı. Ses Dergi'sine çizdiği resimler müstehcen bulununca yine soruşturma geçirdi. Şiller (Schiller) 1759-1805, Hayatı ve Eserleri adlı kitabı 1932'de yayımlandı. 

 

1939 yılında babası vefat ettiğinde mirasla birlikte tekrar Fransa'nın yolunu tuttu. Fransa'da 26 yıl yaşadı. Bir daha ülkesine dönemeyecekti. Aşkına karşılık bulamadığı için hep yakın arkadaşı olarak kalan Cumhuriyetin ilk opera sanatçılarından Semiha Berksoy ile dostlukları mektuplara taşınacaktı . Hatta bu mektuplaşanlardan bir kitap yazılacaktı (İki Aykırının Mektupları, Boyut Yayınevi, 2006)

 

Hayat mücadelesi boyunca yıpranmış sinirleri onu alkolle itti. Alkol yüzünden başı beladan eksik olmuyordu. Hatta bir gün Beyoğlu'nda bir restoranda içerken, Atatürk resminin altındaki bir ressam imzası onu çıldırttı. Ressama sövüyordu ama kimse ona inanmadı. Atatürk'ün aşçısının oğlu aynı mekanda aşçılık yapıyordu ve buna müsaade etmezdi! Atatürk'e hakaret ettiği düşünülen Mualla yine gözaltına alınacak ve işkence görecekti.

 

Picasso'yla da arkadaşlıkları ona hediye ettiği tabloyu içki karşılığında satmasıyla bozuldu. 

 

Başından karakol, hastane, düşkünler evi eksik olmadı. 

Tablolarının koleksiyonu yapan Angles Ailesi aynı zamanda onu koruyor kolluyordu. Felç geçirdiğinde tedavi ettirip, evlerine yerleştirmişti

 

1967'de Fransa'da hastaneden döndüğü ertesi sabah, düşkünler evindeki yatağında öldü bulundu. Fransa Reillane'daki Mane Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldü. 

 

Tam 7 yıl sonra kemikleri sanatsever ressam, Resim Heykel Müzesinin açılışına ön ayak olmuş, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün eşi Emel Korutürk Cimcoz tarafından ülkemize getirildi. Karacaahmet Mezarlığı’nda kendisi için ayrılan yere gömüldü. 

Emel Korutürk, çocukluğunda ondan resim dersi almış, sanat sevdalısı vefalı öğrencisinden başkası değildi. 

 

Paris’te açık artırmaya çıkarılan resimlerinin bir bölümü ülkemizce satın alınarak Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nde yerini aldı.

 

Resimlerinde, Paris ve sokak hayatını, renkli ve coşkulu bir dille anlatırdı. Belki de karanlık iç dünyasını renklerle örtüyordu.

 

Avrupa ünlenmesini rağmen, eserleri ucuza satılıyor, alanların tekrar pahalıya satmasına çıldırıyordu. Soyadını "Saygı" seçmesi tesadüf değildi. Görülmek fark edilmek, saygı duyulmak istiyordu...


Lütfen Resim Heykel Müzesi'ne gidin ve görün...

 

Anısına saygıyla...

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve favorilezzetler.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.