Bu ortamda, başarı sadece bireysel yetenekle değil, zamanla edinilen tecrübeyle, özveriyle ve kriz anlarında sergilenen soğukkanlılıkla ölçülür. Ancak bazı yöneticiler liyakat yerine kişisel ilişkileri, sadakati ya da sessizliği ödüllendirmeyi tercih ettiğinde; mutfakta denge bozulur. Doğru kişilerin göz ardı edilip, yetersiz ya da sadece “uyumlu” görünen kişilerin terfi ettirilmesi; en çok sorumluluk alan, işine tutkuyla bağlı olan çalışanların motivasyonunu kırar. Bu kişiler, hak ettikleri değeri görmedikçe önce içten içe uzaklaşır, sonra da sessizce mutfağı terk ederler.
Zamanla bu durum, sadece bireysel kayıplarla sınırlı kalmaz. Mutfağın genel işleyişi zayıflar, kalite düşer, iletişim kopar ve ekip ruhu dağılır. Yeni gelen personel ise, liyakatin ödüllendirilmediği bir sistemde gelişmek için çaba göstermeyi anlamsız bulur. Oysa bir mutfağın sürdürülebilir başarısı, adil bir yapı üzerine inşa edilir. Gerçek liderlik, kimin ne kadar ses çıkardığına değil, kimin ne kadar sorumluluk aldığına bakmayı gerektirir. Unutulmamalıdır ki; bir mutfakta herkes aynı sıcakta pişer ama herkes aynı değeri görmezse, o mutfaktan lezzet değil, kırgınlık çıkar. Yöneticilik koltuğunda oturanlar, kısa vadeli huzurun değil, uzun vadeli adaletin peşinden gitmelidir. Aksi takdirde, yanlışları ödüllendirip doğruları yıprattığınız bir yerde, en nitelikli insanların birer birer gitmesine şaşırmamalısınız.