Her evde bir telaş başlar ki kimse yüksek sesle dile getirmez: kış geliyor. Bu telaş, ne panik ne gösteriştir. Bir annenin içgüdüsü, bir ninenin hafızası, bir çocuğun geleceğidir.
Hamur Yoğrulur, Amaç Sadece Ekmek Değildir

Tarhana yoğrulurken, eller sadece un ve yoğurtla değil, geçmişle de yoğrulur. Her evin tarhanası ayrı kokar çünkü her evin hikâyesi ayrıdır. Kurutulan her parça, bir kış sabahında açılacak bir hatıradır.
Pekmez Kaynar, Amaç Sadece Tatlı Değildir
Üzüm kazanlara girerken, güneşin son ışığı da içine siner. Pekmez, Anadolu’da sadece enerji değil; bir direniştir. Yokluğa, soğuğa, hastalığa karşı bir duruştur. Her köpük alındığında, bir yıl daha dayanma gücü kazanılır.

Biber Kurur, Amaç Sadece Dolma Değildir
İplerle dizilen biberler, balkonlarda rüzgârla konuşur. Her biri bir yaz gününün hatırasıdır. Kurutma işi, sabır ister. Çünkü Anadolu’da sabır, en büyük erzak sayılır.
Sarımsak Asılır, Baharat Kavrulur
Kışın hastalığına karşı alınan önlem, ilaç değil; sarımsağın kokusudur. Baharatlar kavrulur, çemen otu ezilir. Her evin mutfağında bir laboratuvar kurulur ama kimse bilim adamı değildir. Anadolu’da bilgi, deneyimle sabittir.
Turşu Kurulur, Amaç Sadece Lezzet Değildir
Turşu, Anadolu’da zamanla kurulur. Sirke oranı, tuz dengesi, kavanozun ağzı… Bunlar teknik detay değil; birer sessiz dua gibidir. Turşu, sabırla bekler. Çünkü Anadolu’da beklemek, bir erdemdir.
Kışlık erzak hazırlığı, Anadolu’da bir ritüeldir. Ne sadece kadın işi ne sadece mutfak işi. Bu, bir yaşam biçimidir. Her kavanoz, bir mevsimi saklar. Her kurutmalık, bir günü hatırlatır. Her damla pekmez, bir çocuğun geleceğine konur.
Ve Anadolu’da kış, sadece soğuk değildir. Hazırlık varsa, umut da vardır.
