Oysa bu coğrafya yıldız üretmez; medeniyet üretir.
Michelin Rehberi’nin Türkiye’ye gelişi, kamuoyuna “nihayet keşfedildik” algısıyla sunuldu. Oysa gerçek çok daha rahatsız edici:
Yaklaşık yüz yıllık bir değerlendirme sistemi, bu toprakları ancak bir asır sonra hatırladı.
Bu gecikme bir lütuf değil, olsa olsa bir özür borcudur.
Yıldız mı, Yoksa Cilalanmış Bir Gösteri mi?
Soru nettir:
Bu yıldızlar emeğin gerçek bir ödülü mü, yoksa pazarlanmış bir illüzyon mu?
Görkemli törenler, parıltılı etiketler ve sosyal medya şovları bir gerçeği değiştirmiyor:
Türkiye’nin gastronomi kültürü, dışarıdan ithal edilmiş puanlama sistemlerine sığmayacak kadar derin, kadim ve çok katmanlıdır. Bu topraklarda mutfak, bir pazarlama stratejisiyle değil; tarihle yazılmıştır.
Diyarbakır Silvan’daki Hanuni Mağarası’ndan Ergani’nin bereketli topraklarına uzanan çizgi, insanlık tarihinin en eski sofra kültürlerinden birine işaret eder.
Yaklaşık 12.500 yıldır bu coğrafya dünyayı besliyor.

İstanbul: Dört İmparatorluğun Sofrası
Yalnızca İstanbul bile Michelin mantığını boşa çıkaracak bir hafızadır. Dört imparatorluğa başkentlik yapmış, sayısız kültürün yoğrulduğu, yedi bölgenin kokusunu aynı sokakta taşıyan bu şehir, tek başına bir gastronomi atlasıdır.
Bu şehir, bir rehbere değil, rehberlere yön verecek bir birikime sahiptir.
Göbeklitepe: Mutfak Tarihinin Asıl Yıldızı
İnsanlık tarihinin en kadim mutfak ve sofra izleri, 12.500 yıllık Göbeklitepe’den yükselir.
Buğdayın ekmeğe dönüşmesi,
Zeytinin yağa kavuşması,
Üzümün fermente edilmesi…
Bugün dünya mutfağının temelini oluşturan bu üç sacayağının ana vatanı bu topraklardır.
Memnuniyetsizlik Büyüyor
Michelin’in Türkiye’de yarattığı huzursuzluk yalnızca restoranlarda değil, gastronomi dünyasının tüm katmanlarında hissediliyor.
Çünkü bu ülkenin mutfak kültürü dışarıdan “not verilerek” var olacak bir kültür değildir.
Yüzyıllardır ocağı tüten, çizgisini bozmamış, geleneğini korumuş esnaf; bir yıldızın değil, adaletin peşindedir.
Gastronomi bir vitrin değil, bir medeniyet meselesidir.
Ve artık açıkça söylüyoruz:
Türkiye Michelin’den büyüktür. Bu bir başkaldırı değil; kendi değerini, kendi terazisiyle tartma iradesidir
