Lezzet ve zarafetin doğayla buluştuğu yer: Elvora Ağva

Mekanlar 18.12.2025 - 15:58, Güncelleme: 18.12.2025 - 15:58 3272 kez okundu.
 

Lezzet ve zarafetin doğayla buluştuğu yer: Elvora Ağva

Şef Fırat Yakut, Michelin rehberinde adı geçen nadir Türk şeflerden biri olarak, doğanın kucağında zarif bir fine dining deneyimi yaratıyor. Elvora Restaurant, yalnızca bir restoran değil; nehrin huzuruyla buluşan bir sanat galerisi.
Ağva Göksu Nehri’nin sakin sularına nazır, yemyeşil ormanın içinde saklı bir mücevher gibi duruyor Elvora Ağva. İstanbul’a sadece bir saat mesafede olmasına rağmen, buraya adım attığınız anda şehirden kilometrelerce uzakta olduğunuzu hissediyorsunuz. Kuş sesleri, suyun hafif şırıltısı ve rüzgârın yapraklarla dansı… İşte Şef Fırat Yakut’un mutfağına ilham veren dinginlik bu. Fırat Şef, 2024-2025 Michelin Guide’da adı geçen şeflerden biri olarak Türkiye’nin en dikkat çeken gastronomi isimlerinden. Ancak onu diğerlerinden ayıran şey, teknik ustalığını asla doğadan koparmaması. “Benim için mutfak, doğanın bir uzantısı” diyor Yakut ve ekliyor: “Topraktan, denizden, ormandan gelen her malzeme bir hikâye anlatır. Ben sadece o hikâyeyi tabağa aktarıyorum.” Elvora’nın menüsü sabit değil; yaşayan, nefes alan bir organizma gibi. Her ay, hatta bazen her hafta değişiyor. Şef Fırat Yakut ve ekibi, sabahın erken saatlerinde pazarlara, balıkçılara, yerel üreticilere uğruyor. Mantarları ormandan kendi elleriyle topluyor, otları yol kenarlerinden seçiyor. “Eğer bugün Göksu’da levrek çok güzel çıktıysa, akşam menüde o olur. Karadeniz’den taze hamsi geldiyse, başka hiçbir şey düşünmem” diyor gülerek. Mevsimin Ritmine Göre Yazılan Menü Sonbahar-kış menüsünde öne çıkan tabaklardan biri “Közde Kestane ve Kaz Ciğeri”. Kestaneler restoranın bahçesindeki ateş çukurunda yavaş yavaş közleniyor, kaz ciğeri ise minimum müdahaleyle marine edilip hafifçe mühürleniyor. Üzerine dökülen nar pekmezi ve kekik yağı, tabağı adeta bir sonbahar tablosuna çeviriyor. Bir başka imza tabağı ise “Deniz ve Toprak”. Izgara ahtapot, toprağa gömülerek pişirilmiş pancar ve fermente sarımsak püresiyle buluşuyor. Tabağın altında gizli bir sürpriz var: deniz yosunu andıran, yosunla tatlandırılmış bir toprak kırıntısı. İlk lokmada deniz, ikinci lokmada orman tadı alıyorsunuz. “Yemek Değil, Bir Anı Vadediyoruz” Elvora’nın 28 kişilik küçük salonu, bilinçli bir tercih. Şef Fırat Yakut, “Her masaya yetişebileyim, her misafirle göz teması kurabileyim istiyorum” diyor. Bu yüzden rezervasyonlar haftalar öncesinden doluyor. Romantik akşam yemekleri, evlilik teklifleri, yıldönümü kutlamaları… Her masanın kendi hikâyesi var ve mutfak ekibi bu hikâyeye uygun küçük dokunuşlar yapıyor. Bir masaya “İlk tanıştığımızda burada oturmuştuk” diye not bırakan çifte, şef aynı tarihteki menüden özel bir tabak çıkarıyor mesela. Restoranın iç tasarımı da doğayla iç içe. Masif ahşap masalar, nehir taşlarından yapılmış dekorlar, geniş camlar… Dışarıda kar yağarken içeride şöminenin çıtırtılarıyla yemek yemek, birçok misafirin “hayatımın en güzel akşamı” diye tanımlıyor. Gelecek Planları: Daha Küçük, Daha Özel Fırat Şef’in hayali, Elvora’yı 12-14 kişilik “chef’s table” konseptine çevirmek. “Bir gün sadece bir masa olacak burada. 12 kişi, benim önlerinde yemek yaparken hikâyeleri dinleyeceğim, onlar da benimkileri. O zaman tamamlanmış hissedeceğim” diyor. Şimdilik ise Elvora, Ağva’nın sakinliğinde İstanbul’un en özel lezzet duraklarından biri olmaya devam ediyor. Göksu Nehri’nin kıyısında, her tabak bir şiir, her lokma bir anı olarak. Elvora Ağva’da bir akşam yemeği yemek istiyorsanız, en az bir ay önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Çünkü burada yer bulmak kadar, yer bulduktan sonra o masada geçireceğiniz saatleri unutmanız da mümkün değil.
Şef Fırat Yakut, Michelin rehberinde adı geçen nadir Türk şeflerden biri olarak, doğanın kucağında zarif bir fine dining deneyimi yaratıyor. Elvora Restaurant, yalnızca bir restoran değil; nehrin huzuruyla buluşan bir sanat galerisi.

Ağva Göksu Nehri’nin sakin sularına nazır, yemyeşil ormanın içinde saklı bir mücevher gibi duruyor Elvora Ağva. İstanbul’a sadece bir saat mesafede olmasına rağmen, buraya adım attığınız anda şehirden kilometrelerce uzakta olduğunuzu hissediyorsunuz. Kuş sesleri, suyun hafif şırıltısı ve rüzgârın yapraklarla dansı… İşte Şef Fırat Yakut’un mutfağına ilham veren dinginlik bu.

Fırat Şef, 2024-2025 Michelin Guide’da adı geçen şeflerden biri olarak Türkiye’nin en dikkat çeken gastronomi isimlerinden. Ancak onu diğerlerinden ayıran şey, teknik ustalığını asla doğadan koparmaması. “Benim için mutfak, doğanın bir uzantısı” diyor Yakut ve ekliyor: “Topraktan, denizden, ormandan gelen her malzeme bir hikâye anlatır. Ben sadece o hikâyeyi tabağa aktarıyorum.”

Elvora’nın menüsü sabit değil; yaşayan, nefes alan bir organizma gibi. Her ay, hatta bazen her hafta değişiyor. Şef Fırat Yakut ve ekibi, sabahın erken saatlerinde pazarlara, balıkçılara, yerel üreticilere uğruyor. Mantarları ormandan kendi elleriyle topluyor, otları yol kenarlerinden seçiyor. “Eğer bugün Göksu’da levrek çok güzel çıktıysa, akşam menüde o olur. Karadeniz’den taze hamsi geldiyse, başka hiçbir şey düşünmem” diyor gülerek.

Mevsimin Ritmine Göre Yazılan Menü

Sonbahar-kış menüsünde öne çıkan tabaklardan biri “Közde Kestane ve Kaz Ciğeri”. Kestaneler restoranın bahçesindeki ateş çukurunda yavaş yavaş közleniyor, kaz ciğeri ise minimum müdahaleyle marine edilip hafifçe mühürleniyor. Üzerine dökülen nar pekmezi ve kekik yağı, tabağı adeta bir sonbahar tablosuna çeviriyor.

Bir başka imza tabağı ise “Deniz ve Toprak”. Izgara ahtapot, toprağa gömülerek pişirilmiş pancar ve fermente sarımsak püresiyle buluşuyor. Tabağın altında gizli bir sürpriz var: deniz yosunu andıran, yosunla tatlandırılmış bir toprak kırıntısı. İlk lokmada deniz, ikinci lokmada orman tadı alıyorsunuz.

“Yemek Değil, Bir Anı Vadediyoruz”

Elvora’nın 28 kişilik küçük salonu, bilinçli bir tercih. Şef Fırat Yakut, “Her masaya yetişebileyim, her misafirle göz teması kurabileyim istiyorum” diyor. Bu yüzden rezervasyonlar haftalar öncesinden doluyor. Romantik akşam yemekleri, evlilik teklifleri, yıldönümü kutlamaları… Her masanın kendi hikâyesi var ve mutfak ekibi bu hikâyeye uygun küçük dokunuşlar yapıyor. Bir masaya “İlk tanıştığımızda burada oturmuştuk” diye not bırakan çifte, şef aynı tarihteki menüden özel bir tabak çıkarıyor mesela.

Restoranın iç tasarımı da doğayla iç içe. Masif ahşap masalar, nehir taşlarından yapılmış dekorlar, geniş camlar… Dışarıda kar yağarken içeride şöminenin çıtırtılarıyla yemek yemek, birçok misafirin “hayatımın en güzel akşamı” diye tanımlıyor.

Gelecek Planları: Daha Küçük, Daha Özel

Fırat Şef’in hayali, Elvora’yı 12-14 kişilik “chef’s table” konseptine çevirmek. “Bir gün sadece bir masa olacak burada. 12 kişi, benim önlerinde yemek yaparken hikâyeleri dinleyeceğim, onlar da benimkileri. O zaman tamamlanmış hissedeceğim” diyor.

Şimdilik ise Elvora, Ağva’nın sakinliğinde İstanbul’un en özel lezzet duraklarından biri olmaya devam ediyor. Göksu Nehri’nin kıyısında, her tabak bir şiir, her lokma bir anı olarak.

Elvora Ağva’da bir akşam yemeği yemek istiyorsanız, en az bir ay önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Çünkü burada yer bulmak kadar, yer bulduktan sonra o masada geçireceğiniz saatleri unutmanız da mümkün değil.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve favorilezzetler.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.