Ana vatanım diyorum çünkü; annemin dedesi Üsküp’ten göçmüşler. Biz de kulaktan kulağa anlatılanlarla büyüyünce, ister istemez bir şekilde merak ediyor insan… E hal böyle olunca çevirdim rotamı Kuzey Makedonya’ya… İlk defa gitmeme rağmen, çok garip ama hiç yabancılık çekmedim. İnsan bilmediği bir şehri bile tanıdık hissedebiliyormuş demek ki… Bende de öyle oldu. Bunda tabii ki İstanbul’da yaşıyor olmamın ve o turist kültürüne alışık olmamın da etkisi olabilir. Tam emin değilim ama ilk defa yurt dışına çıkacak olanların kesinlikle ilk rotasının Kuzey Makedonya olması konusunda çok eminim. Her şeyden önce İngilizce bilmeseniz de çok fazla Türk olduğu için zaten problem yaşamıyorsunuz. İletişim konusunda herkes çok mükemmel, yardımseverler ve ırkçılık yapmıyorlar. İnanın bana, bu çok değerli…

Ülkede para birimi Makedon Dinarı ama birçok yerde banka kartı ve Euro geçiyor, üstelik birçok yerde döviz büroları mevcut. Bu konuda sorun yaşamayacağınız bir memleket. Çarşı kısmında birkaç yerde nakit para geçiyor sadece, özellikle meşhur köftecisi Kosmos’da mutlaka nakit olmalı, başka türlü ödeme kabul etmiyorlar. Her çeşitten birer porsiyon sipariş verdik ve toplamda 1600 Dinar ödedik. 10’lu Köfte, ev yapımı sosis (daha çok sucuk gibiydi), meşhur salataları Şopska, kuru fasulye ve gulaş, yanında içeceklerimizle beraber doya doya yedik.

İki ayrı yerde konaklama yaptım. Biri otobüs terminaline çok yakın; yaklaşık 5 dakika yürüme mesafesinde bir aparttı ama çarşıya 20-25 dakika yürüme mesafesindeydi. Diğeri tam çarşının ortasında tarihi bir binaydı. İkisi de çok temiz, güvenilir ve ortalama fiyatlarda bir yerdi. Özellikle tarihi olan binanın 1920’lerden kalma olduğunu sonradan öğrendim ama zaten o ruhu daha apartmana adım attığınızda hissediyorsunuz. Apartmandan çıktığınızda direkt çarşının göbeğinde olduğunuz için hemen köşeden bir börek alıp taze demlenmiş çayla beraber güne merhaba demek muhteşem oluyor… Zaten pırasalı börek çok severim, buraya kadar gelmişken ilk tercihim tabiki o oldu ama diğerlerini de denedim. Sıralama yapacak olursam tabiki ilk tercihim pırasalı olur ama hepsinden birer tane denemenizi öneririm, yalnız uyarmam gerek porsiyonlar çok büyük. Bir porsiyon sizi uzun süre tok tutar. Ortalama fiyatları da 40-85 Dinar arasında değişiyor.

Gelelim Ohrid’e… Ahhh Ohrid güzel Ohrid… Yıllar önce çok sevdiğim bir kız kardeşim oraya gittiğinde bana inciden yapılmış bir buzdolabı süsü getirmişti, tabiki çok mutlu olmuştum ama oraya gittiğimde daha da iyi anladım bana çok değerli bir şey getirdiğini… Çünkü; Ohrid, Kuzey Makedonya’nın incisiymiş. Her yerde inciler her köşe başında inciden yapılmış bir obje var… Ohrid incisi, aslında denizden değil gölden doğan özel bir zanaat ürünü. 1920’lerde Rus göçmeni Jovan Subanovic’in getirdiği teknik, günümüzde sadece Talevi ve Filevi aileleri tarafından nesilden nesile gizli bir şekilde üretiliyor. Gölün sedefli kabukları ve özel emülsiyon ile katman katman işlenen bu inciler, şehrin tarihî dokusuyla bütünleşen bir kültürel simgeye dönüşmüş durumda. Ohrid incisi, sadece bir mücevher değil, şehrin ruhunu taşıyan, el emeği ve geleneğin bir sembolü olarak değer kazanıyor.

Ohrid’e adım attığınızda, taş sokaklar ve göl manzarası kadar, mutfağın aroması da sizi karşılıyor. Şehir, Balkan ve Osmanlı mutfağının bir karışımı gibi: Şopska salata, tavče gravče ve taze göl balıkları sofralarda yerini alıyor. Kahve molaları, küçük kafelerde servis edilen güçlü Makedon kahvesiyle ayrı bir ritim kazanıyor; göl kenarındaki restoranlarda gün batımını izlerken yemek yemek, hem gözünüzü hem damağınızı doyuruyor. Sokak pazarları, el yapımı peynirler, taze ekmekler ve yöresel tatlılarla dolu; her adımda tarih ve gelenek bir araya geliyor. Ohrid incisi gibi, yemek kültürü de şehrin ruhunu taşıyan bir simge: Basit gibi görünse de her detay ustalık ve geleneğin izlerini taşıyor.

Makedonya’ya gidip Matka Kanyonu’nu görmeden olmazdı tabiki… Otobüs terminalinden belirli saatlerde kalkan otobüslerle gidebilirsiniz, nakit para ile ödeme yapabilirsiniz.
Trileçe, esasen Latin Amerika kökenli bir sütlü tatlı. İsmi İspanyolca “tres leches” yani “üç süt” anlamına geliyor. Bu üç süt: genellikle inek sütü, yoğunlaştırılmış süt ve krema oluyor. Balkanlar’a ve özellikle Makedonya’ya gelince, burada trileçe biraz farklı bir yorum kazanmış. Genellikle daha yoğun kremalı ve süt oranı yüksek, bazen hafif karamel veya vanilya aroması ekleniyor. Ohrid veya Üsküp’teki kafelerde yediğiniz trileçe, Latin Amerika versiyonundan biraz daha “zengin ve yoğun” oluyor. Krema kalitesi ve süt oranı fark yaratıyor; bu yüzden “hayatımda yediğim en iyi trileçe” diyebilirsin, çünkü ben öyle dedim…

Makedonya’da çarşıda dolaşırken hayatımda yediğim en iyi trileçeyi buldum. Kekin sütü tam anlamıyla her zerresine işlemiş, kreması yoğun ve hafif karamel aromasıyla tabağın dibini sıyırma hissi yaratıyor. Trileçe, burada sadece bir tatlı değil; sokakların, kafelerin ve Makedon yaşamının küçük bir simgesi gibi hissettirdi. Kalbimin bir köşesi trileçeyken diğeri de acıbadem kurabiyesi oldu. Havasından mı suyundan mı bilmiyorum ama daha önce yediklerimden çok farklılardı. Buraya geldiyseniz mutlaka tatmanız gereken lezzetler listesinin başına yazmalısınız.

Makedonya’ya adım attığımda sadece bir ülkeyi gezmedim; kendi köklerimle, geçmişimle küçük bir buluşma yaşadım. Taş sokaklarda yürürken, çarşıda tattığım o nefis trileçe ve köprüden geçen suyun sesi bana; “Daha önce burada yaşamıştım sanki” hissi yarattı… Ohrid incisi gibi, her detay — ister taş bir sokak, ister küçük bir kafe, ister el yapımı bir tatlı — ustalık ve geleneğin izlerini taşıyordu. Buraya adım atmak, geçmişle bugün arasında bir köprü kurmak gibiydi; hem kendi kökenimi hatırlatan hem de yeni keşifler sunan bir deneyim oldu. Her köşede başka bir tat, her taş sokağında başka bir hikayesi olan Makedonya, adım attığınız anda kalbinizin ritmiyle uyumlu, saklı bir melodiyi çalmaya başlıyor. Her yol bir hikaye taşır, bakalım bir sonraki yolum neresi olacak hep birlikte göreceğiz… 2026 yılı şimdiden hepimize sağlık, mutluluk, huzur ve bol seyahat dolu hikayelerinizin çoğaldığı yıl olsun… Şimdiden mutlu yıllar mutlu yollar!
