Tuncay Tapar
Köşe Yazarı
Tuncay Tapar
 

Gastronomi de altın çağ mı, personel krizi mi?

Pandemi sonrası toparlanma ile birlikte, 2025 sezonunda 65 milyon turist ağırlama ve 64 milyar dolar gelir hedefiyle rekorlar kırılmaya hazırlanıyoruz. Akdeniz kıyılarından Kapadokya’ya, İstanbul’un tarihi dokusundan Ege’nin lezzet duraklarına kadar her köşe, yerli ve yabancı ziyaretçileri büyülemeye devam ediyor. 2016 yılından itibaren gastronomi ve turizm sektöründe faaliyet gösteren medya gurubumuz Türkiye’nin bir çok bölgesinde binin üzerinde firmayı ziyaret etmiş ve bu firmaların ortak sorunu olan personel eksikliği hep dile getirilmiş. Bu yazımda ülkemizin kanayan yarası olan bu konuya değindim. Yaptığım araştırma doğrultusunda bu parlak tablonun arkasında derin bir gölge var: Nitelikli personel eksikliği. Otellerde yataklar doluyor, restoranlarda masalar rezerve ediliyor, ama servis yapacak garson, mutfakta şef, resepsiyonda yönetici bulmak imkânsız hale gelmiş durumda. TÜİK verilerine göre, turizm sektöründe ücretli çalışan sayısı 2025 Şubat itibarıyla %6,2 artarak 1,28 milyona ulaşmış olsa da, bu artış “nitelikli” iş gücünü kapsamıyor. Aksine, sektör temsilcileri, özellikle servis ve mutfak ekiplerinde sürdürülebilir personel bulamamanın, kaliteli hizmette “nitelik kaybı” yarattığını vurguluyor. Peki, bu krizin sorumlusu kim? Elbette tek bir aktör yok, ama çözüm de kolektif bir çabayla mümkün. Öncelikle, devlet kurumları ve kuruluşlar devreye girmeli. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak mesleki eğitim programlarını güçlendirmeli. Turizm liseleri ve üniversitelerdeki gastronomi bölümleri, müfredatlarını sektörün ihtiyaçlarına göre güncellemeli; pratik odaklı stajlar, sertifika programları ve teşvikler artırılmalı. Örneğin, Ulusal İstihdam Stratejisi (2025-2028) gibi belgelerde belirtilen iş gücü piyasası analizleri, turizm sektörüne özel politikalarla desteklenmeli. Dernekler gibi TÜRSAB ve TUROB, sektördeki nitelikli personel açığını kapatmak için uluslararası işbirlikleri kurmalı – belki Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilen eğitim kampları veya online sertifika platformları. Ayrıca, enflasyon ve maliyet artışlarına karşı, hükümetin sabit kur politikalarını gözden geçirerek, çalışanlara cazip maaş ve sosyal haklar sunan teşvik paketleri hazırlaması şart. Eğer bu yapılmazsa, 2025’in gündemi sadece yükselen turist sayıları değil, derinleşen kalifiye personel krizi olacak. Otel ve restoran işletmeleri ise elleri kolları bağlı beklememeli; proaktif adımlar atmalı. Yetişmiş personeli nereden bulacaklar? İlk adres, üniversiteler ve meslek yüksekokulları. Gastronomi ve turizm fakülteleriyle ortak staj programları düzenleyerek, mezunları doğrudan işe alabilirler. Ayrıca, kendi iç eğitim programları kurmak: Mevcut personeli yükseltmek için in-house kurslar, mentorluk sistemleri. Bazı otel zincirleri zaten bunu yapıyor; örneğin, pandemi sonrası artan personel ihtiyacını karşılamak için dijital eğitim modülleri geliştiriyorlar. Unutmayalım, personel sadece “bulmak” değil, “tutmak” da önemli – rekabetçi ücretler, çalışma koşulları ve kariyer fırsatları sunarak sadakati artırabilirler. Sonuç olarak, Türkiye’nin turizm ve gastronomi potansiyeli muazzam, ama bu potansiyeli personel kriziyle heba etmeyelim. Kurumlar eğitim ve politika reformlarıyla, işletmeler ise yaratıcı çözümlerle adım atarsa, sektör altın çağını yaşayabilir. Aksi takdirde, boş masalar ve dolu şikâyet kutuları bizi bekliyor. Haydi, harekete geçme zamanı!
Ekleme Tarihi: 03 Ekim 2025 -Cuma
Tuncay Tapar

Gastronomi de altın çağ mı, personel krizi mi?

Pandemi sonrası toparlanma ile birlikte, 2025 sezonunda 65 milyon turist ağırlama ve 64 milyar dolar gelir hedefiyle rekorlar kırılmaya hazırlanıyoruz. Akdeniz kıyılarından Kapadokya’ya, İstanbul’un tarihi dokusundan Ege’nin lezzet duraklarına kadar her köşe, yerli ve yabancı ziyaretçileri büyülemeye devam ediyor. 2016 yılından itibaren gastronomi ve turizm sektöründe faaliyet gösteren medya gurubumuz Türkiye’nin bir çok bölgesinde binin üzerinde firmayı ziyaret etmiş ve bu firmaların ortak sorunu olan personel eksikliği hep dile getirilmiş. Bu yazımda ülkemizin kanayan yarası olan bu konuya değindim.

Yaptığım araştırma doğrultusunda bu parlak tablonun arkasında derin bir gölge var: Nitelikli personel eksikliği. Otellerde yataklar doluyor, restoranlarda masalar rezerve ediliyor, ama servis yapacak garson, mutfakta şef, resepsiyonda yönetici bulmak imkânsız hale gelmiş durumda. TÜİK verilerine göre, turizm sektöründe ücretli çalışan sayısı 2025 Şubat itibarıyla %6,2 artarak 1,28 milyona ulaşmış olsa da, bu artış “nitelikli” iş gücünü kapsamıyor. Aksine, sektör temsilcileri, özellikle servis ve mutfak ekiplerinde sürdürülebilir personel bulamamanın, kaliteli hizmette “nitelik kaybı” yarattığını vurguluyor. Peki, bu krizin sorumlusu kim? Elbette tek bir aktör yok, ama çözüm de kolektif bir çabayla mümkün. Öncelikle, devlet kurumları ve kuruluşlar devreye girmeli. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak mesleki eğitim programlarını güçlendirmeli. Turizm liseleri ve üniversitelerdeki gastronomi bölümleri, müfredatlarını sektörün ihtiyaçlarına göre güncellemeli; pratik odaklı stajlar, sertifika programları ve teşvikler artırılmalı. Örneğin, Ulusal İstihdam Stratejisi (2025-2028) gibi belgelerde belirtilen iş gücü piyasası analizleri, turizm sektörüne özel politikalarla desteklenmeli. Dernekler gibi TÜRSAB ve TUROB, sektördeki nitelikli personel açığını kapatmak için uluslararası işbirlikleri kurmalı – belki Avrupa Birliği fonlarıyla finanse edilen eğitim kampları veya online sertifika platformları. Ayrıca, enflasyon ve maliyet artışlarına karşı, hükümetin sabit kur politikalarını gözden geçirerek, çalışanlara cazip maaş ve sosyal haklar sunan teşvik paketleri hazırlaması şart. Eğer bu yapılmazsa, 2025’in gündemi sadece yükselen turist sayıları değil, derinleşen kalifiye personel krizi olacak.

Otel ve restoran işletmeleri ise elleri kolları bağlı beklememeli; proaktif adımlar atmalı. Yetişmiş personeli nereden bulacaklar? İlk adres, üniversiteler ve meslek yüksekokulları. Gastronomi ve turizm fakülteleriyle ortak staj programları düzenleyerek, mezunları doğrudan işe alabilirler.

Ayrıca, kendi iç eğitim programları kurmak: Mevcut personeli yükseltmek için in-house kurslar, mentorluk sistemleri. Bazı otel zincirleri zaten bunu yapıyor; örneğin, pandemi sonrası artan personel ihtiyacını karşılamak için dijital eğitim modülleri geliştiriyorlar. Unutmayalım, personel sadece “bulmak” değil, “tutmak” da önemli – rekabetçi ücretler, çalışma koşulları ve kariyer fırsatları sunarak sadakati artırabilirler.

Sonuç olarak, Türkiye’nin turizm ve gastronomi potansiyeli muazzam, ama bu potansiyeli personel kriziyle heba etmeyelim. Kurumlar eğitim ve politika reformlarıyla, işletmeler ise yaratıcı çözümlerle adım atarsa, sektör altın çağını yaşayabilir. Aksi takdirde, boş masalar ve dolu şikâyet kutuları bizi bekliyor. Haydi, harekete geçme zamanı!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve favorilezzetler.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.