Bir zamanlar “gurme” denince akla Michelin yıldızlı restoranlarda yıllarca şeflik yapmış, şarap mahzenlerini ezbere bilen, bir tatlı kaşığı sosun içindeki 17 baharatı ayırt edebilen elit bir azınlık gelirdi. Bugünse aynı kelimeyi 19 yaşında, 300 bin takipçili bir genç, telefonunun ön kamerasına “Bu akşamki gurme deneyimim” diye konuşarak kullanıyor. Aradaki uçurum o kadar büyük ki, artık aynı kelimeyi aynı cümlede kullanmak bile ayıp kaçmıyor.

Peki ne oldu?
Türkiye’de 15-29 yaş arası yaklaşık 3 milyona yakın genç ne okulda ne işte. Resmi adıyla “NEET” denen bu kitle, araştırma şirketlerinin raporlarına göre hayallerini sosyal medyada para kazanmak üzerine kurmuş durumda. En hızlı yükselen alanlardan biri de gastronomi. Çünkü yemek fotoğrafı çekmek pahalı bir ekipman, uzun bir eğitim ya da sermaye gerektirmiyor. Bir telefon, biraz ışık, birkaç filtre… işte yeni meslek: “Foodie / Influencer / Gurme” (hangisini tercih ederseniz).
Üç Kelime, Üç Farklı Dünya
- Gurme: Lezzet bilgisi, teknik, tarih, ustalık peşinde koşan kişi. Bir tabakta sadece “güzel” değil, “neden güzel” sorusunun cevabını arar. Elit, biraz kibirli, erişilmesi zor.
- Foodie: Meraklı orta sınıf. Yeni tatlar denemekten, mahalle lokantasına da gitmekten keyif alır. Hikâye anlatır ama profesyonel iddiası yoktur. “Güzel yemek yedim, paylaşayım” insanı.
- Influencer: (yeme-içme versiyonu): İş modeli beğeni ve işbirliği. Yemeği yemiyor, kadrajlıyor. “Marka gönderdi, çok teşekkürler” cümlesinin sahibi. Lezzet ikinci planda, hikâye ve estetik birinci planda.
Bugün Türkiye’de baskın olan üçüncü grup. Ve bu grup o kadar hızlı çoğaldı ki, restoranlar artık menülerini “çorba-ana yemek-tatlı” diye değil, “story’lik mi değil mi” diye tasarlıyor. Masaya dumanı tüten tabak geliyor çünkü duman 7 saniye içinde kayboluyor, video kısa olmalı. Peynir uzuyor çünkü slow-motion’da güzel duruyor. Sos dökülüyor çünkü damlalar havada asılı kalıyor, tam fotoğraf likelık.
Sonuç?
Tadın yerini kadraj aldı. Gerçek eleştiri öldü, “her şeye 10/10” dönemi başladı. Ücretli işbirlikleri yüzünden kimse kötü yorum yapmıyor. Hijyen ikinci planda kaldı, dekor birinci planda. Gıda zehirlenmeleri arttı, tartışmalar alevlendi.
2026 ve sonrası için markalara küçük bir uyarı:
Takipçisi çok diye her “hashtag gurmesi”ne para ödeyip durmayın. Yeni nesil artık sahteyi kokusundan anlıyor. Lezzeti ciddiye alan, bilgili, tutkuyla yazan, gerçekten tatları ayırt edebilen gurmeleri bulun. Onlar az, ama gerçek. Ve gerçek olan her zaman uzun vadede kazanır.
Çünkü bir noktadan sonra midenin değil, gözün doyması yetmiyor.
