Sanki kahramanlıkların, zaferlerin ve bereketin aynı dönemde buluştuğu günlerdir. Ağustos’un sıcak günlerinde başlar Kuzey Ege’de o büyük hatırlayış…
26 Ağustos’ta atılan adımlar, 30 Ağustos’ta doruğa ulaşır. Ardından, 6 Eylül Balıkesir’in, 9 Eylül İzmir’in kurtuluşu gelir. Her tarih, bir kahramanlığın sesi, bir fedakârlığın yankısıdır adeta. Toprak hâlâ o günlerin nefesini taşır, rüzgârında o destanların hafifçe uğultusunu denizin kokusu ile birlikte duyarsınız.
Ama Kuzey Ege sadece tarih ve kahramanlıkla dolu değildir; bereketin de coğrafyasıdır burası. Yüzyılların sessiz tanığı zeytin ağaçları, kahramanlık kadar derin bir hikâye fısıldar. Kökleri toprağa sabırla tutunur, gövdesi direncin simgesidir, dallarından dökülen her zeytin tanesi yaşamın kendisine dönüşür. Her yaprağı, her meyvesi bizlere emeğin ve sabrın değerini hatırlatır.
Ve işte tam bu yüzden, Ekim ayında başlayan hasat günlerinde Edremit’te düzenlenen Uluslararası Zeytinyağı Tadım Festivali sadece bir festival değil; gölgesinde barış, damlasında şifa, yudumda lezzet olan zeytini hatırlatmadır. Orada tattığımız her damla yağ, tarihin, emeğin, toprağın ve halkın ortak sesidir. Kahramanlıkla özgürleşen bu topraklar, zeytinle bereket bulur; geçmişin fedakârlıkları, bugünün emekleriyle buluşur.
Kuzey Ege’nin güzelliği belki de tam burada saklıdır:
Bir yanda vatan için canını ortaya koyanların hatırası,
Bir yanda sabırla yetişen zeytin ağaçlarının gölgesi…
İkisi de bize aynı şeyi söyler: Değer bilmek. Toprağa, tarihe, ağaca, emeğe…
Ve işte bu zaman dilimi, bana öyle gelir ki; sanki bütün kahramanlıklar, bütün fedakârlıklar ve bütün değerler bu üç aya sıkışmıştır. Ağustos’un kahramanlığıyla başlar, Eylül’ün zaferleriyle büyür, Ekim’e doğru ilerler ve bereketle tamamlanır. Tarih ve doğa, emek ve özgürlük, hepsi yan yana durur bu topraklarda.
Her adımında, her nefesinde bir hikâye vardır Kuzey Ege’nin. Her köşe başı, her zeytin dalı bir hatırlatma…
Geçmişi unutmamak, emeğe saygı göstermek, ağacına sahip çıkmak… İşte bu, bizden sonraki kuşaklara bırakacağımız en değerli mirastır.
Ve biz bu değerleri yaşattıkça, Kuzey Ege sadece bir coğrafya değil, bir ruh, bir miras olarak var olmaya devam edecektir.
Topraklarımızı canı pahasına koruyan, değer veren, üreten herkese saygı, minnet ve sevgilerimle…..