Tuğçe Şen
Köşe Yazarı
Tuğçe Şen
 

Karadağ gezilecek yerler: Adriyatik’in mücevherine yolculuk - Bölüm 1

Evet sevgili Bakmadan Gezme ailesi, bugün durağımız: Karadağ! Burası, Balkanlar’ın en gizli kalmış hazinelerinden biri. Haritaya baktığında belki gözünden bile kaçacak kadar küçük, ama içine adım attığında koca bir hikayeyle karşılaşıyorsun. Adriyatik Denizi’nin kıyısında, sıradağların gölgesinde uzanan bu ülke; masalsı şehirleri, tarihi kaleleri, nefes kesen doğası ve ruhu dinlendiren sahil kasabalarıyla tam anlamıyla “yavaşla ve tadını çıkar” diyen bir yer. Turistik karmaşadan uzak, ama keşfetmeye doyamayacağın kadar zengin. Bir bakmışsın, sabah gözlerini yemyeşil ormanlarla çevrili bir göl kenarında açmışsın; öğlen kendini berrak sulara bırakmışsın; akşam ise Orta Çağ’dan kalma taş sokaklarda kayboluyorsun. Burası öyle bir yer ki, deniz-kum-güneş üçlüsünün yanına tarihin izlerini ve doğanın huzurunu ekliyor. Haydi şimdi, sırt çantamızı hazırlayalım, telefonumuzu uçak moduna alalım ve Karadağ’ın taş sokaklarına, dağ yollarına ve sahil kasabalarına doğru yola çıkalım. Bu yolculuk, sadece yeni yerler değil, yepyeni hisler de getirecek…İşte size yeni yazı dizimiz.Başlıyoruz! 1. Kotor – Zamanın Durduğu Şehir Kotor, Karadağ’ın belki de en büyüleyici duraklarından biri; öyle ki adımını attığın anda seni adeta zaman tüneline sokuyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki bu Orta Çağ kasabası, devasa surlarıyla çevrelenmiş, içi ise kıvrıla kıvrıla giden taş sokaklar, gotik pencereli taş evler, tarihi kiliseler ve rengarenk çiçeklerle süslenmiş küçük meydanlarla dolu. Şehir öyle kompakt ki birkaç saatte dolaşabiliyorsun ama her köşe öyle detaylı ve karakter dolu ki, bir sokakta saatlerce oyalanman mümkün.  San Giovanni Kalesi – 1355 Basamaklık Bir Serüven Kotor’un en ikonik deneyimlerinden biri, San Giovanni (St. John) Kalesi’ne çıkmak. Evet, tam 1355 basamak var ve evet, biraz ter döküyorsun. Ama yukarı vardığında gördüğün manzara… işte o manzara her adıma değiyor! Altında kıvrılan Kotor Körfezi, kırmızı kiremitli çatılar, surlarla çevrili şehir ve Adriyatik’in mavi tonları birleşince adeta kartpostal gibi bir görüntü oluşuyor. Özellikle sabah erken saatlerde ya da gün batımında çıkmanı tavsiye ederim; hem kalabalık olmuyor hem de ışık harika. Stari Grad (Old Town) – Tarihin İçinde Kaybol Kotor’un kalbi olan Stari Grad yani Old Town, surların içinde kalan tarihi şehir merkezi. Burası düzensiz gibi görünen ama aslında bilinçli tasarlanmış dar sokaklarla dolu, zamanında korsanlardan korunmak için böyle yapılmış. Sokaklarda yürürken minik meydanlar, kiliseler, çan kuleleri ve taş binalar karşına çıkıyor. Her köşe başında tarih fışkırıyor. Kafeler küçük ama samimi, özellikle sabah saatlerinde kahveni alıp sessiz sokaklarda dolaşmak tarifsiz. Kedi Müzesi – Şehrin Gizli Maskotları Kotor’un en sevimli sürprizlerinden biri: Kedi Müzesi! Şehirde her yerde kedilere rastlayabilirsin. Kapı önlerinde, duvar üstlerinde, kafelerin sandalyelerinde keyif yapan bu minik dostlar Kotor’un simgesi haline gelmiş. Kedi Müzesi ise bu sevgiye adanmış eğlenceli ve ilginç bir durak. İçeride dünyanın dört bir yanından gelen kedi temalı posterler, kartpostallar, minyatürler var. Kedi seven biriysen mutlaka uğra! Dondurma Eşliğinde Taş Sokaklar Kotor gündüzleri turistlerle canlı ama geceleri bambaşka bir atmosfere bürünüyor. Sokaklar sakinleşiyor, kafeler loş ışıklarıyla daha romantik bir hal alıyor. Elinde bir dondurma (özellikle yerel meyveli olanları denemelisin!), taş sokaklarda sessizce yürümek, hafif bir müzik eşliğinde ara sokaklara dalmak… Resmen zihnini sıfırlayan bir akşam yürüyüşü. Terapi gibi. Kotor, özellikle yaz aylarında cruise gemilerinin uğrak noktası oluyor. Kalabalıktan kaçmak için sabah erken saatlerde ya da akşam üstü saatlerinde keşfe çıkmak en iyisi. Ayrıca bir gün değil, en az iki gün ayırmanı öneririm. Birini gezmeye, diğerini hissetmeye… 2. Budva – Karadağ’ın Eğlence Başkenti Kotor’un huzurundan sonra biraz hareket, biraz müzik, biraz da sahil partisi istiyorsan Budva tam sana göre! Karadağ’ın sahil şeridindeki en popüler tatil noktası. Adeta ülkenin “Bodrum”u. Gündüzleri berrak denizi ve uzun plajlarıyla deniz-kum-güneş üçlüsünü yaşatırken, geceleri barlar, kulüpler, sokak performansları ve hareketli caddeleriyle bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Ama Budva sadece eğlenceden ibaret değil; tarihi ve doğal güzellikleriyle de seni şaşırtacak. Old Town Budva – Taş Sokaklar ve Tarihi Doku Budva’nın surlarla çevrili eski şehir bölgesi (Stari Grad), kıyıya nazır masalsı bir yer. Daracık taş sokaklarda yürürken her adımda tarihi dokuyu hissediyorsun. Küçük butik dükkanlar, taş binalar, kafeler ve yer yer ortaya çıkan begonvillerle dolu bir atmosfer var. Geceleri sokak lambalarının loş ışığıyla bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Ayrıca sahil boyunca yürüdüğünde, surların dışından Adriyatik Denizi’nin sonsuzluğuna karşı yürümek tarifsiz bir his.Instagram meraklılarına kısa bir not: Buranın her köşesi fotoğraflık! Mogren Plajı – Şehrin İçindeki Cennet Old Town’ın hemen birkaç dakikalık yürüyüş mesafesinde, kayalıkların arkasına gizlenmiş iki plajdan oluşan Mogren Plajı, Budva’nın en sevilen deniz duraklarından biri. Berrak, cam gibi bir suyu var. Denize doğru uzanan küçük kayalıklar arasında yüzmek çok keyifli. Plajın arkası yemyeşil dağlarla çevrili olduğu için manzara da epey etkileyici. Sadece sana küçük bir önerim olacak: Plaj taşlık, yanına deniz ayakkabısı alman iyi olabilir. Romantik çiftlerimiz içinse akşam saatlerinde buradan gün batımı izlemek harika bir aktivite önerisi. Ayrıca, Dans Eden Kız Heykeli (Statua Ballerina), Mogren Plajı’na giderken kayalıkların üzerinde poz veren bronz bir heykel. Budva’nın simgesi haline gelmiş bu heykel, mutlaka fotoğraflanmalı. Top Hill Club – Gecenin Nabzı Burada Atıyor Budva’daki gece hayatının zirve noktası: Top Hill Club. Şehir merkezinden biraz tepede yer alıyor ama bu yükseklik sayesinde hem ferah hem de nefes kesen bir manzaraya sahip. Avrupa’nın en büyük açık hava gece kulüplerinden biri olarak biliniyor ve özellikle yaz aylarında DJ performansları, konserler ve büyük partiler düzenleniyor. 5.000 kişi kapasitesi var ama yine de bazı geceler tıklım tıklım doluyor! Müzik elektronik ağırlıklı ama farklı gecelerde farklı temalar oluyor. Biletli girişler var, bazı geceler önceden rezervasyon yapmak gerekebilir. Bunu gitmeden önce araştırmanız gerekiyor.
Ekleme Tarihi: 26 Ağustos 2025 -Salı
Tuğçe Şen

Karadağ gezilecek yerler: Adriyatik’in mücevherine yolculuk - Bölüm 1

Evet sevgili Bakmadan Gezme ailesi, bugün durağımız: Karadağ! Burası, Balkanlar’ın en gizli kalmış hazinelerinden biri. Haritaya baktığında belki gözünden bile kaçacak kadar küçük, ama içine adım attığında koca bir hikayeyle karşılaşıyorsun. Adriyatik Denizi’nin kıyısında, sıradağların gölgesinde uzanan bu ülke; masalsı şehirleri, tarihi kaleleri, nefes kesen doğası ve ruhu dinlendiren sahil kasabalarıyla tam anlamıyla “yavaşla ve tadını çıkar” diyen bir yer.

Turistik karmaşadan uzak, ama keşfetmeye doyamayacağın kadar zengin. Bir bakmışsın, sabah gözlerini yemyeşil ormanlarla çevrili bir göl kenarında açmışsın; öğlen kendini berrak sulara bırakmışsın; akşam ise Orta Çağ’dan kalma taş sokaklarda kayboluyorsun. Burası öyle bir yer ki, deniz-kum-güneş üçlüsünün yanına tarihin izlerini ve doğanın huzurunu ekliyor.

Haydi şimdi, sırt çantamızı hazırlayalım, telefonumuzu uçak moduna alalım ve Karadağ’ın taş sokaklarına, dağ yollarına ve sahil kasabalarına doğru yola çıkalım. Bu yolculuk, sadece yeni yerler değil, yepyeni hisler de getirecek…İşte size yeni yazı dizimiz.Başlıyoruz!

1. Kotor – Zamanın Durduğu Şehir

Kotor, Karadağ’ın belki de en büyüleyici duraklarından biri; öyle ki adımını attığın anda seni adeta zaman tüneline sokuyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki bu Orta Çağ kasabası, devasa surlarıyla çevrelenmiş, içi ise kıvrıla kıvrıla giden taş sokaklar, gotik pencereli taş evler, tarihi kiliseler ve rengarenk çiçeklerle süslenmiş küçük meydanlarla dolu. Şehir öyle kompakt ki birkaç saatte dolaşabiliyorsun ama her köşe öyle detaylı ve karakter dolu ki, bir sokakta saatlerce oyalanman mümkün. 

San Giovanni Kalesi – 1355 Basamaklık Bir Serüven

Kotor’un en ikonik deneyimlerinden biri, San Giovanni (St. John) Kalesi’ne çıkmak. Evet, tam 1355 basamak var ve evet, biraz ter döküyorsun. Ama yukarı vardığında gördüğün manzara… işte o manzara her adıma değiyor! Altında kıvrılan Kotor Körfezi, kırmızı kiremitli çatılar, surlarla çevrili şehir ve Adriyatik’in mavi tonları birleşince adeta kartpostal gibi bir görüntü oluşuyor. Özellikle sabah erken saatlerde ya da gün batımında çıkmanı tavsiye ederim; hem kalabalık olmuyor hem de ışık harika.

Stari Grad (Old Town) – Tarihin İçinde Kaybol

Kotor’un kalbi olan Stari Grad yani Old Town, surların içinde kalan tarihi şehir merkezi. Burası düzensiz gibi görünen ama aslında bilinçli tasarlanmış dar sokaklarla dolu, zamanında korsanlardan korunmak için böyle yapılmış. Sokaklarda yürürken minik meydanlar, kiliseler, çan kuleleri ve taş binalar karşına çıkıyor. Her köşe başında tarih fışkırıyor. Kafeler küçük ama samimi, özellikle sabah saatlerinde kahveni alıp sessiz sokaklarda dolaşmak tarifsiz.

Kedi Müzesi – Şehrin Gizli Maskotları

Kotor’un en sevimli sürprizlerinden biri: Kedi Müzesi! Şehirde her yerde kedilere rastlayabilirsin. Kapı önlerinde, duvar üstlerinde, kafelerin sandalyelerinde keyif yapan bu minik dostlar Kotor’un simgesi haline gelmiş. Kedi Müzesi ise bu sevgiye adanmış eğlenceli ve ilginç bir durak. İçeride dünyanın dört bir yanından gelen kedi temalı posterler, kartpostallar, minyatürler var. Kedi seven biriysen mutlaka uğra!

Dondurma Eşliğinde Taş Sokaklar

Kotor gündüzleri turistlerle canlı ama geceleri bambaşka bir atmosfere bürünüyor. Sokaklar sakinleşiyor, kafeler loş ışıklarıyla daha romantik bir hal alıyor. Elinde bir dondurma (özellikle yerel meyveli olanları denemelisin!), taş sokaklarda sessizce yürümek, hafif bir müzik eşliğinde ara sokaklara dalmak… Resmen zihnini sıfırlayan bir akşam yürüyüşü. Terapi gibi. Kotor, özellikle yaz aylarında cruise gemilerinin uğrak noktası oluyor. Kalabalıktan kaçmak için sabah erken saatlerde ya da akşam üstü saatlerinde keşfe çıkmak en iyisi. Ayrıca bir gün değil, en az iki gün ayırmanı öneririm. Birini gezmeye, diğerini hissetmeye…

2. Budva – Karadağ’ın Eğlence Başkenti

Kotor’un huzurundan sonra biraz hareket, biraz müzik, biraz da sahil partisi istiyorsan Budva tam sana göre! Karadağ’ın sahil şeridindeki en popüler tatil noktası. Adeta ülkenin “Bodrum”u. Gündüzleri berrak denizi ve uzun plajlarıyla deniz-kum-güneş üçlüsünü yaşatırken, geceleri barlar, kulüpler, sokak performansları ve hareketli caddeleriyle bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Ama Budva sadece eğlenceden ibaret değil; tarihi ve doğal güzellikleriyle de seni şaşırtacak.

Old Town Budva – Taş Sokaklar ve Tarihi Doku

Budva’nın surlarla çevrili eski şehir bölgesi (Stari Grad), kıyıya nazır masalsı bir yer. Daracık taş sokaklarda yürürken her adımda tarihi dokuyu hissediyorsun. Küçük butik dükkanlar, taş binalar, kafeler ve yer yer ortaya çıkan begonvillerle dolu bir atmosfer var. Geceleri sokak lambalarının loş ışığıyla bambaşka bir güzelliğe bürünüyor. Ayrıca sahil boyunca yürüdüğünde, surların dışından Adriyatik Denizi’nin sonsuzluğuna karşı yürümek tarifsiz bir his.Instagram meraklılarına kısa bir not: Buranın her köşesi fotoğraflık!

Mogren Plajı – Şehrin İçindeki Cennet

Old Town’ın hemen birkaç dakikalık yürüyüş mesafesinde, kayalıkların arkasına gizlenmiş iki plajdan oluşan Mogren Plajı, Budva’nın en sevilen deniz duraklarından biri. Berrak, cam gibi bir suyu var. Denize doğru uzanan küçük kayalıklar arasında yüzmek çok keyifli. Plajın arkası yemyeşil dağlarla çevrili olduğu için manzara da epey etkileyici. Sadece sana küçük bir önerim olacak: Plaj taşlık, yanına deniz ayakkabısı alman iyi olabilir. Romantik çiftlerimiz içinse akşam saatlerinde buradan gün batımı izlemek harika bir aktivite önerisi. Ayrıca, Dans Eden Kız Heykeli (Statua Ballerina), Mogren Plajı’na giderken kayalıkların üzerinde poz veren bronz bir heykel. Budva’nın simgesi haline gelmiş bu heykel, mutlaka fotoğraflanmalı.

Top Hill Club – Gecenin Nabzı Burada Atıyor

Budva’daki gece hayatının zirve noktası: Top Hill Club. Şehir merkezinden biraz tepede yer alıyor ama bu yükseklik sayesinde hem ferah hem de nefes kesen bir manzaraya sahip. Avrupa’nın en büyük açık hava gece kulüplerinden biri olarak biliniyor ve özellikle yaz aylarında DJ performansları, konserler ve büyük partiler düzenleniyor. 5.000 kişi kapasitesi var ama yine de bazı geceler tıklım tıklım doluyor! Müzik elektronik ağırlıklı ama farklı gecelerde farklı temalar oluyor. Biletli girişler var, bazı geceler önceden rezervasyon yapmak gerekebilir. Bunu gitmeden önce araştırmanız gerekiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve favorilezzetler.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.